Ulusoy’a göre, çocukların sürekli Allah’ın maddi varlığıyla ilgili sorular sormasının ve bizim bu sorular karşısında zorlanmamız, Allah’ın manevi varlığını, yani özelliklerini tam anlatamayışımızdan kaynaklanıyor. Eğer aşağıdakilere benzer cümleler kurarsak, çocukların Allah’ın nerede olduğu, ne kadar büyük olduğu gibi soruları bitmese de azalabilir. Ulusoy’dan alıntı:”Rahmetli,şefkatli, hayatı ve ölümü veren, rüzgârı harekete geçiren, ölen kuşunu cennete yollayan, güzel, mükemmel yaratan, anlamsız iş yapmayan, adaletli, insanı çok seven ve değer veren, kocaman her şeyi, küçücük her şeyi yaratan, hamamböceklerini, yılanları, fareleri, domuzları, koyunları en güzel ve en biçimli şekilde yaratan, annenin kalbine kek yapma isteği koyan, anneye güzel yemekler yapma ilhamı veren, insanların iyiliğini isteyen bir Yaratıcıdır. Yaratıcının nasıl bir varlık olduğu her fırsat değerlendirilerek anlatılabilir. “Rabbimiz ağaçları ne güzel yaratmış, demek ki O çok güzel,” “Kediye süt verme isteği koyuyor içimize, ne kadar şefkatli O.”Ulusoy, aynı zamanda dünyanın, nesne ve canlı varlıkların çocuklara tanıtılması sırasında Yaratıcıdan bahsetmeyi öneriyor. Çocuğu dünyaya katmak, varlıklarla iletişim kurmasını sağlamak, öncelikle gerekli. Bu tanışmayı sağlarken de bunları Yaratıcının hediyeleri ve yarattıkları olarak anlatmak çok önemli.Çocuğun kâinatla derinlemesine bir ilişki kurmasını yerleştirmek için Ulusoy, “Duyular Haftası” tekniğini öneriyor. Tüm ailenin katıldığı bu tekniğe göre, her hafta bir duyu seçiliyor. Bu hafta “İşitme Haftası” olsun mesela. O hafta boyunca sadece işitme duyusuyla algılanabilenler hakkında düşünülüyor ve konuşuluyor. Mesela akşam yemeği sırasında herkes o gün hangi sesleri duyduğunu ve bu seslerin yarattığı duyguları konuşuyor. Dalga sesi, su sesi, araba sesleri, müzik sesi, çorba karıştırma sesi, çim biçme makinesinin sesi, ocaktaki yemeğin fokurdama sesi. O hafta boyunca herhangi bir ses ailecek dinlenebileceği gibi, duyulan sesler sonradan da anlatılabilir. İşitme duyusunun yaratıcının bir hediyesi olduğu, Allah’ın bu seslerle bize müzik dinlettiği söylenebilir.Bir diğer hafta Görme Haftası. Beraber doğal bir güzellik seyredilecek. Gün batımı, deniz, ağaçlar, saksıdaki çiçek bile olabilir. Veya bir kasedeki meyveler, onları yemeden önce seyredilebilir diyor, Ulusoy. Allah’ın çilekleri ne güzel yarattığı, sonra ona bakan gözlerimizi bize verdiği, sonra bizi de çok güzel yarattığı anlatılabilir. Tat, dokunma ve koklama duyuları da aynı şekilde işleniyor. Ulusoy’un, çocuklara Allah’tan bahsetmek için bir diğer önerisi de bir kır gezisine gidileceği zaman, “Hadi Allah’ın yarattığı güzellikleri seyretmeye gidelim!” demeyi tercih etmek.Ulusoy’un tekniğiyle çocuklarda, yaşadıkları dünya ve çevrelerindeki güzelliklere ve kendilerine verilmiş hediyelere farkındalıkları artırılabilir. Daha önceki bir yazıda Waldorf Eğitiminde bahsettiğim farkındalık ve şükran duyguları bu yollarla uyandırılabilir. Elle tutulur şeylerden yola çıkarak gözle görülemeyen Allah’ı anlatmak kolaylaşabilir. Ulusoy diyor ki, “Bu yöntem uygulanırken Allah’ın bizi ve onu ne kadar çok sevdiği ve bize ne kadar değer verdiği çokça vurgulanmalı. Çünkü çocuğun tüm hayatı boyunca ihtiyaç duyacağı en önemli şey, Yaratıcının ona verdiği değer olacaktır.”Ayrıca bu teknikle çocuklar, daha derin düşünmeye, incelemeye, fark etmeye odaklanabilir. Ayrıca Ulusoy’a göre bu teknikler çocuklarda dikkat ve konsantrasyonu da artırıyor.
Not: Yapılan alıntılar Mustafa Ulusoy’un Yakınlık adlı kitabında, Çocuk ve Allah başlıklı yazısında geçmektedir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder